12 Ekim 2014 Pazar günü HSYK için seçim günü. 10 asıl 6 yedek üye için kıyasıya bir savaş yaşanıyor. Savaşın en önemli yanı ise sandıkta gerçekleşiyor olması. 15 bin hâkim ve savcı demokrasi için sandık başına gidiyor. Kendi özgür iradeleriyle 4 yıllığına yöneticilerini belirleyecekler. Oy kullananların tamamı birbirine denk kişiler, aynı okullardan mezunlar, aşağı yukarı aynı gelir düzeyine sahipler, aynı kültürel seviyedeler vs. Yani bu seçimlerde oy kullanacak insanların tamamı birbirine eşit sayılabilir. Cumhurbaşkanlığı veya milletvekili seçimlerinde söylenegelen “makarna dağıtıldığı için” ya da “eğitim seviyesi düşük insanların oy kullanmasından dolayı” birilerinin seçildiği çekinceleri bu seçimlerde geçerli değil. Demokratik kuralların geçerli olduğu bu seçimler aslında genel seçimlerin bir prototipi olarak okuyabiliriz. Cemaatçi guruba karşı iktidarın desteklediği bir başka gurup. Genel seçimlerde insanların çoğu sürece dâhil olduğu için sağlıklı bir bakış açısına sahip olamıyor olabilir, ama bu seçimleri dışarıdan rahatlıkla değerlendirebiliriz.
Sorunun kaynağı “demokrasi” kavramından meydana geliyor olsa gerek. İçi boş, kaypak bir tanıma sahip olan demokrasi oldukça alacalı bir görüntü arz ediyor. Demokrasi kavramı Vikipedi’de şöyle tanımlanıyor: “Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.” Bu tanıma göre bir oy atarak idari yapıyı şekillendirmiş oluyoruz. Her ne kadar gülünç bir durum olsa da insanlar böyle zannediyor olabilir. Şimdi biz halk olarak bir oy attığımızda; eğitim politikamızı, ekonomi politikamızı, dış ilişkilerimizi ya da milletvekili maaşlarını belirlemiş mi oluyoruz? HSYK seçimlerinde oy kullanan bir hâkim ülkedeki adalet anlayışına ne kadar katkı yapabilir ki, adalet bakanlığını ne kadar şekillendirebilir ki, HSYK’nın yapısında ne kadar belirleyici olabilir. Genel seçimlerde kullandığımız oy kadar.
Geçen sene gezi olaylarında insanlar sokağa daha fazla demokrasi talebiyle çıktı, iktidar demokrasi adına onların karşısına dikildi. Sonuçta 7 kişi hayatını,12 kişi bir veya iki gözünü kaybetti. 12 Eylül darbesinde Kenan Evren; “Silahlı Kuvvetler aziz Türk Milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi (azalmaya) azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan Devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.”*Sonuç olarak daha fazla demokrasi için kimseyi beslemedi, astı. 
27 Mayıs 1960’ta Albay Alparslan Türkeş radyodan şöyle seslendi halka; “Milli İnkılâp, hiçbir şahsın, hiçbir zümrenin lehine yapılmış bir hareket değildir. Muhterem halkımızın, köylü ve işçilerimizin demokrasiye kavuşması, hak ve hürriyetinin teminatı, iktisadi kalkınması, ana prensibimizdir. Vatandaşların hususi işlerinde ve her türlü çalışma yerlerinde, kardeşlik duyguları ve huzur içinde bulunmaları esastır.”** Sonuçta başbakan dâhil üç kişi asıldı. 
Sorulması gereken soru şu, demokrasi mi bize hizmet eder biz mi demokrasiye hizmet etmeliyiz? Aşırı yüceltilen demokrasi yaşantımızın vazgeçilmezleri arasında görülebilir ama içinde bir sürü farklı kavramı da taşımaktadır. Kapitalizm, liberalizm, insan hakları, sosyalizm (içine biraz sosyalizm sosu katıldığında sosyal demokrasi oluyor) bu kavramlar yumak olmuş durumda, hatta Recep Tayyip Erdoğan’a karşı çıkan demokratlar !!! Hitler’in seçimle geldiğini bahane edebiliyorlar. Demokrasinin faşizme dönüşmesi denebiliyor. 
Aslında yapılması gereken şey demokrasi kavramını sadeleştirmek. İşçi sokağa demokrasi adına çıkarken, patron demokratik haklarından dolayı piyasa şartlarını kullanıyor. Adalet arayanlar demokrasiye sığınırken, adalet dağıtanlar demokrasi savaşı veriyor. Birileri demokrasi adına ölürken birileri demokrasi adına öldürüyor. Çözüm sürecinde her iki tarafta demokrasi diyor ama çözüm istemeyenlerde demokrasi gereği karşı çıkıyor. Bu kavram o kadar elastik ki nereye çeksen geliyor.    
*http://tr.wikisource.org/wiki/Kenan_Evren'in_radyo_ve_televizyon_konu%C5%9Fmas%C4%B1
**http://tr.wikipedia.org/wiki/27_May%C4%B1s_Darbesi#.22.C4.B0htilal_beyannameleri.22