Ben 70 yıl önce, sadece 9 yaşındaydım. O yılbaşı gecesi, kardeşim Furud ve benim dışımda kalan aile büyüklerimiz, anneannem, iki evli amcam ve yengelerimizle birlikte, bekar küçük amcamla bir araya geldik.
Yılbaşı gecesi, kardeşim Ferudun ve benim dışında kalanlar; anne, babam, anneannem, iki evli amcalarım ve yengelerim ile bekar küçük amcam Şeyhisa Mahallesi'nde küçük evimizde 10 kişi bir araya geldik. Kardeşim ve ben dışındakiler, rahmete kavuştular.
Evimiz iki katlıydı. Aşağıda 16 metrekarelik bir odamız vardı, yukarıda ise ikinci katta iki küçük yatak odası bulunuyordu. Alt kattaki odamız, oturma ve yemek odası olarak kullanılırken, 50 metrekarelik bir bahçenin devamında yine küçük bir mutfağımız vardı.
Küçük bir köşesinde makineli (kuzine) olan odada yer sofrasında yılbaşı gecesi akşam yemeğimizi yedik. Anneannem bir bez torba içinde ceviz getirdi ve herkese 20'şer tane ceviz dağıttı. Babam çalı süpürgesini sedire dayadı. Biz iki çocuk olarak süpürgenin üstünde cevizleri yuvarlamaya başladık. Herkes birer kez yaptı. Odanın her tarafına cevizler dağıldı. İkinci kez devam ederken, yuvarlayan kişinin cevizi yerdeki bir cevize çarpınca, yerdekilerin hepsine sahip oluyordu. Kahkahalar arasında, "Seninki çarptı, benimki çarptı" sözleri arasında, herkesin elindeki cevizleri küçük amcam kazandı.
Makinanın üzerinde pişen kestaneler soyuldu, dağıtıldı ve çaylar içildi. Bu kez tombala kartları 10 kuruştan satılarak tombala oynamaya başlandı. Tombala da en fazla parayı ben kazandım, tam 110 kuruş.
Bizim evimizin hemen bitişiğinde gelinlik diken Sanıye teyze ve kızı Semiha ablamız vardı. 3-4 yaşlarındayken, günün büyük bölümünü onların evinde geçiriyordum. Yanlarında genç üç kız yardımcıları da bulunuyordu. Erkek olmadığı için babam, ben ve kardeşim çarşı işlerinde yardımcı oluyorduk. Sanıye teyzenin kulakları ağırdı. Onlara közlenmiş kestane götürdüm. "Biz de kestaneleri haşlıyoruz" dediler. Gelince ben de onların kestane haşladıklarını söyledim. Amcalarım ve babam hemen ikinci kata çıkarak onların önü açık mutfaklarında ocakta kestane tenceresini takibe başladılar.
İki evin arasında yüksek olmayan bir duvar vardı. Babam sandalye ve kısa bir merdivenle yan komşuya geçti. Elleri yanarak tencereyi amcalarıma verdi. Semiha abla ve yardımcıları işlerinin başındayken, onları izleyen bizler gülmemek için dudaklarımızı ısırıyorduk. Biz aşağıya indik. Rahmetli annem haşlanmış kestaneleri bir başka tencereye koyarak Sanıye teyzelere götürdü. Onlarla birlikte toplam 15 kişi olarak haşlanmış bir tencere kestaneyi güle oynaya yedik. Saat 01'e doğru herkes evlerinin yolunu tutarken, ben ve kardeşim annemize sağlı sollu yardım etmeye çalıştık.
Hiçbir dedikodunun olmadığı ve hiç kimsenin birbirine üstünlük sağlamadığı o günlerdeki dayanışmanın ve hoşgörünün özlemini çekiyorum. Herkesin birbirini sevip saydığı, hoşgörü ve empati yapan bir toplum olmamızı diliyorum. Sağlıklı ve huzurlu yıllar diliyorum. Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılığımızın en üst seviyede olması, bizi özgürlüğe ve çağdaşlığa ulaştıracağına yürekten inanıyorum. Herkesin yeni yılı kutlu olsun.
Haldun Akyüz