13 Mart 2016, Ankara…
Akşam saatleri olmasına rağmen Kızılay canlı, cıvıl cıvıl… Her zamanki gibi… Gündüz yapılan sınavın stresini atmak için dolaşan gençler, maçtan çıkan insanlar,alışveriş yapanlar, evine dönme telaşına düşmüş Ankaralılar…
Büyük bir patlama… Kilometrelerce uzaktan hissedilen, sağır edici, kahrolası, hain bir patlama…
Etrafa saçılan insan uzuvları, et parçaları… Her yer kan… Yaşanan adeta bir can pazarı…
Ambulanslanslar, onlarca… Polisler, yaralılar,siren sesleri, çaresizlik, isyan ve gözyaşı… Katliam…Bu yıl Ankara’da yaşanan üçüncü katliam.
Yayın yasağı… Hiçbir şey ifade etmeyen anlamsız beyanatlar… Birlik, beraberlik, kınıyoruz, lanetliyoruz… Ardı ardına güvenlik toplantıları… Artık anlamsızlaşan istifa beklentileri… Haberler, son dakikalar, “biliyoz ama söyleyemiyoruz, yasak!”… Reytinglerde “Survivor” gene birinci…
Yitip giden canlar, umutlar, hayaller, ömürler…Ekranda yan yana dizilmiş fotoğraflar… Çoğu genç, güzel insanlar ve onların gülen gözleri… İki gencin birlikte çekildikleri fotoğraf dikkat çekiyor. Hikayeleri insanın içini buruyor.Bir tanesini Ankara Gar’ında ki patlamada teröre kurban etmişiz. Diğerini ise Ankara Kızılay’da… Kahreden bir tesadüf, kahreden tekrar…
Patlamadan hemen sonra ataması yapılan Emniyet Müdürü… Traji komik bir hikaye…
Biliyor musun “terör ile yaşamaya alışmalıymışız”. Böyle buyurdu zat-ı muhterem. İnsanoğlu birçok şeye alışabilir de, terörle yaşamaya alışabilir mi? Alıştı diyelim. Alışana insan denilebilir mi? Ya bu lafı söyleyene?
Herkes safını belli edecekmiş. Ya O’nun yanında olacakmışız ya da terörist. Teröristin tanımı da değişecekmiş. Birisinin terörist olması için illa bomba patlatmasına, silah taşımasına veya adam öldürmesine gerek yokmuş. Yazı yazan, kalem tutan biriside terörist olabilirmiş pekala…
İçişleri Bakanına bakarsak şanslıyız. Çünkü bu güne kadar onlarca canlı bomba etkisiz hale getirilmiş. Arada bir tane kaçabiliyor haliyle. Onlarca canlı bombanın etrafta dolaştığını düşünsenize. Bu kadar canlı bombanın benim ülkemde işi ne?
Anlamsız diyaloglar, aptalca çekişmeler… Yitip giden canlar, kaldırımlara konan karanfiller, bundan sonra hiç gerçekleşmeyecek olan hayaller ve artık yaşanmayacak olan ömürler...