Hergün yazamam demiştim…
Çok üretken olmadığımı söylemiştim…
Bu söylediklerimde bir değişiklik yok…
Ancak geriye doğru şöyle bir bakıyorum. Anneler Günü geçmiş, 558. Çağlak Festivali başlamış, bitmek üzere…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, türlü çeşitli sebepler yüzünden, çocukluğumuzdaki, gençliğimizdeki gibi kutlanmıyor.
İpe sapa gelmez bahanelerle öteleniyor ya da bisiklet turu, gençlik şöleni gibi etkinlik ve söylemlerle içi boşaltılmaya çalışılıyor…
Halkımıza yani bize, stadlarda, büyük alanlarda Jimnastik gösterileri yapılmıyor…
Geçmişte olduğu gibi orta dereceli okullar ya da askeri okul öğrencileri –kısacası gençler- dillere destan şölenler sunmuyorlar… Naklen maklen yayınlar da yok…
Ancak, bizden de ses seda yok… Sizden tepki yok… Ama onlarda geçiştirme çok…
Bunu yazmalıydım…
* * *
Anna Jarvis adındaki bir Amerikalının uğraşıları sonucu, bundan 103 yıl önce, 10 mayıs 1943’te, Başkan Woodrow Wilson’ın isteğiyle mayıs ayının ikinci pazarı, ABD kongresinde “Anneler Günü” ilan edilmişti.
“Anneler Günü”, her geçen yıl biraz daha amacından uzaklaşmış, ticarete dönüşmüş, 1920’lere gelindiğinde yaratıcısının düşüncesinin çok dışında yapılanmıştı… Halbuki, Anna’nın istediği o gün herkesin annesine bir mektup yazıp onu ne kadar sevdiğini içtenlikle anlatmasıydı.
Anna Jarvis kapitalist dünyanın çarkları arasına sıkışan “Anneler Günü”nün iptali için uğraşmış ancak, başaramamıştı…
Günümüzdeki durumu da belli… Tamamen ticari kaygılarla desteklenen, sadece alışverişe yönlendirilen bir gün…
Bunları anlatmalıydım.
***
“Çağlak” benim çocukluğumda ve gençliğimde festival değildi… Kaçıncı yılının kutlandığından bile haberimiz yoktu…
Akhisarlılar, Çağlak sabahı erken saatlerde hazırladıkları yiyeceklerle birlikte “Çağlak deresi” denilen mesire alanına gider ve akşama kadar piknik yapıp eğlenirdi.. Anımsadığım sadece büyüklerin “Değnek” oyunu ve “Yağlı Pehlivan Güreşleri”…
Günümüzde Satranç, Briç turnuvaları, futbol karşılaşmaları, müzik şölenleri, yemek yarışmaları geçmişe göre epey hareketli…
Sadece festival yürüyüşünün biraz daha görkemli hâle getirilmesi gerekiyor… Görüntüleri başından sonuna kadar izleyince anlalışılıyor ki kendi kendilerine yürüyor, halkı gösteriye çekemiyorlar…
Bir de festivali satış reyonları bazına indirmek haksızlık olsa gerek…
Yoksa, bu yıl 477. yapılan “Uluslararası Manisa Mesir Şenlikleri” ve 657. yapılacak “Edirne Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali”nden hiç de geri kalır yanı yok “Çağlak Festivali”nin…
Bunu dillendirmeliydim…
***
Hiçbirini yapamadım, bari çok gerilerde kalan ve beni yasa boğan bir tren kazından söz edeyim…
Akhisar Organize Sanayi Bölgesi hemzemin geçidinde yolcu treni bir TIR’a çarpmış…
Can kaybı yok…
Sevindirici…
Ancak anılarım o kadar masum değil…
İki üç yaşlarında iken, istasyonun oralarda raylara çok yakın bir evde oturuyorduk… Evimizin önünde trenler ve marşandizler manevra yaparlardı… Onların altından geçerek, evimizin hemen karşısında oturan arkadaşıma giderdim, arkadaşım da aynı şekilde bize gelirdi…
O evde bir buçuk yıl kadar oturduktan sonra Kırbağlar mevkiindeki kendi evimize taşınmıştık..
Yıllar sonra lisedeyken, bir çarşamba günü pazar dönüşü, bir hemzemin geçitteki tren kazasına tanık olmuştum…
Yolcu treni bir at arabasına çarpıp parçalamıştı… Arabanın sürücüsü yaşamını yitirmiş, at da telef olmuştu.
Yaşamını yitiren, raylarda oyun oynadığımız arkadaşım Mesut’tu…
O günü ve kazayı hiç unutamam ve hemzemin geçitlerden tırsarım, ürkerim, çekinirim… Mesut’a Tanrıdan rahmet diliyorum.
Şunu anlatmak istiyorum, hemzemin geçitlerde –özellikle kent içinde kalanlarda- önlemlere azami dikkat gösterilmeli; tedbir almıyorsa çare bulunması için yönetimler, yöneticiler zorlanmalıdır.
***
Sağlıcakla kalın, Akhisar’sız kalmayın…