AkhisarPress’de 11 Mayıs 2017 tarihinden beri yazıyorum. Birçok konuya dokundum. Anılarımdan bahsettim. İlk, orta ve lise yıllarımdan söz ettim. Öğretmenlerimi isimleriyle andım.
Spor, siyaset ve tarım(Akhisar’ın olmazsa olmazı Zeytin), özellikle kalem oynattığım sahalar oldu. Konuların içine dalınca, Akhisar’ın dışına da çıktım. Yerelden genele geçerek, ülke çapındaki olaylar için fikirlerimi ortaya koydum...
Gazetecilikten, gazetecilerden söz ettim. Mesleğimi, ülke medyasının durumunu anlattım... Türk Basındaki bazı kalemlerin neden gerçekleri dile getiremediğini, dilimin döndüğü kadar yazmaya çalıştım.
Konu bulamadığım zamanlar, “Kısa Kısa”, “Pölük Pörçük” gibi başlıklar kullanarak işin içinden sıyrılmaya çalıştım.
***
Lisedeyken, Edebiyat öğretmenimiz Pakize Yelen isminde bir hanımdı. Pakize hanım, Kompozisyon dersine de girerdi. Kompozisyon dersinde makale nedir? Fıkra ne demektir? Bilimsel metinler nasıl yazılmalıdır? Şiirle, nesir yani düz yazı arasında ne fark vardır? Bunları anlatır, bizi eğitmeye çalışırdı.
Haftalık ödevlerimiz için bir atasözü, bir özdeyiş ya da tek bir cümle yazdırır, o konudaki görüşlerimizi bir sayfa (şimdi A4 ya da parşömen diyorlar) anlatmamızı isterdi. Bunu bazen 45 dakika içinde yapmamız gerekirdi.
Pakize hanım, her seferinde metinlerimizdeki imla, yani yazım hatalarını düzeltir. Türkçe’yi düzgün konuşmamız ve yazmamız için neler yapmamız gerektiğini göstermeye çalışırdı. Bizi “Türkçe’yi layıkıyla konuşamazsanız, öteki dilleri öğrenemezsiniz!” diye uyarırdı.
Fen şubesinde olduğum halde, Pakize hanım’ı(belki de çok sevdiğim için), can kulağıyla dinler. ağzından çıkan her kelimeyi belleğime kazımaya çalışırdım. Pakize Yelen’in en büyük başarısı öğrencilerine okuma zevkini aşılamış olmasıydı. Hatta okumanın önemini vurgulamak amacıyla bir kere, “Fransa’da kaldığım evin tuvaletinde kitap ve gazetelerin durduğu bir raf var! Biliyor musunuz? Onlar tuvalette bile okurken, biz bütün gün averelik yapmayı kâr sayıyoruz.” diye hepimizi azarlamıştı.
Pakize Yelen, o yıllarda Akhisar Lisesi’ndeki hemen hemen tüm erkek öğrencilerin aşık olduğu bir öğretmendi.
***
Pakize hanım, AkhisarPress’de kaleme aldığım köşe yazılarımı okusaydı, ne derdi acaba? Metinleri kırmızı kalemle işaretleyerek “Gelincik Tarlası”na mı döndürürdü? Yoksa “Böyle saçma bir yaklaşım olamaz!” deyip sıfırı basar mıydı? Ya da “Aferim Erdoğan, bu kez konuyu iyi özetlemişsin” mi derdi?
Şu anda, 60 yıl önceki öğretmenimin eleştirilerine o kadar ihtiyacım var ki!
Sizin de mi var yoksa?
Bugünlük de bu Kadar!
Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!