Var olduğundan bu yana üreten, çalışan kadın… Sanayi devriminin ardından ise fabrikalarda ucuz iş gücü olarak görülen kadınlar on beş saate varan çalışmalara, erkeklere oranla daha az maaş almaya baş kaldırmıştır. 1908’de New York’ta on beş bin kadın çalışma koşullarına karşı koymuş ve 8 Mart günü gösteriler esnasında çok sayıda kadın haklarını ararken can vermiştir. Aslında istedikleri daha az mesai, daha iyi şartlar ve aynı işi yaptıkları erkekle aynı maaşı alabilmekti.
1908’deki acı olaydan sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak anılmaya başlandı. 1975’te ise Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul etti. 8 Mart aslında bir kutlama değil anmadır. Hem çalışan hem de kadın olmanın verdiği yükümlülükleri yerine getiren kadınların günüdür Sekiz Mart.
Kadın ! Ayşe müdür, Fatma doktor , Avukat Derya, Gülsüm öğretmen, bankacı Jülide, mimar Özge, tütün işçisi Hacer, pamukçu Gülizar, çoban Hatice ve daha niceleri bir kadın, evet her biri birer kadın.
Ayağındaki topuklusuna, saçının buklesine, bluzunun detayına, eşarbının kalitesine, basmasının yamasına bakılmaksızın her biri kadın. Gül elinde evrak çantası, bedenini saran eteğiyle şirkete koşarken, Fadime yaylada sarı kızın sütünü sağarken, Döndü asmaları aralarken , Neslihan kocasıyla birlikte evin inşaatında harç kararken, dağdan indirdiği odunları balta ile yararken ;bir kadın. On çocuğu büyütüp baş göz eden Hayriye Nine de, on üç yaşında başı sivilceleriyle dertte olan İpek de bir kadın.
Kadınlar vardır. Kadınlar her yerde. Metropolde, merada, kuaförde, tarlada, adliyede, hastanede, şantiyede, mutfakta.
- hafta içi yoğun çalışır, hafta sonu ise dinlenmek ne mümkün. Silinmeyi bekleyen camlar, yıkanması mühim perdeler, ütülenmeyi bekleyen dağ gibi çamaşırlar, hafta içine yemek de yapmak lazım. Kızın sınav haftası, oğlan da üşütmüş , öksürüğe çare bulmalı. Ya koca! Eve ekmek getiriyorum der ve akşam olunca kumandayı alıp tekliye oturup ayakları uzatır. Halbuki kadın da çalışmıştır. Bütün gün hastanede temizlik yapmış yada toplantıdan toplantıya koşmuştur. Sıdıka depoda ağır zeytin kasalarını kaldırmaktan incitmiştir belini, Aslı’nın ayağını vurmuştur geçen aldığı yüksek topuklular, Yasemin bütün gün hesap yapmaktan feleğini şaşırmıştır. Ama akşam oldu bir kere. Evde yemek lazım. Ne bel ağrısı dinler ev işi ne kafa yorgunluğu. Sıdıka belini doğrultamasa da pişirmek zorundadır çorbayı. Ne de olsa kocası eve ekmek getirmek için çalışır. Ya Sıdıka! Sıdıka da çalışmıştır fabrikada, bir de üstüne patrondan azar işitmiştir yok yere. Ama Sıdıka evin karısı! Tabi ki Sıdıka yıkayacak bulaşıkları. Aslı bütün hafta yeni projeyle uğraşmıştır, bitirmiştir büroda işleri ama çocuklar pasta bekliyor bir de börek sarmalı, kurabiye de yapsa ne iyi olur. Yorgundur Sıdıka ama görümce hastalanmış bir kere. Kendi evinden sonra bir de görümcenin evinin yükü yüklenir Sıdıka’nın omuzlarına. Ne yapsın gündüz depoda çalışır akşam da iki eve yetişir. Aslı zor bir projeyi bitirmiştir ama yeni haftada daha yoğun bir iş bekler. Eve de yetişmeli Aslı, çocuğun okuluna da, şirketin karmaşık işlerine de. Birini aksatsa olmaz. Her yere yetişmeli. Evet kadınlar her yerde.
Gülizar pamuk tarlasında dayı başının tacizine uğrasa da, Gül daha çok çalışmasına rağmen şirkete müdür olamasa ve daha az maaş alsa da var olmaya devam ediyor. Aslı dört bir yandan psikolojik şiddete uğrasa da , Sıdıka yorgun argın eve geldiğinde kocasından dayak yese de hayat devam ediyor. Hayat devam ettiği sürece de kadın ; tacizciye, mobbingçiye , şiddet uygulayan kocaya karşı dur demeyi biliyor. Her yeni gün haklarını öğreniyor. Her yeni gün haklarına ulaşmanın yollarını keşfediyor.
1908’de onlarca kadın eşit çalışma koşulları için can verdiğinde de 2020’de her güne kadın cinayetleri ile uyandığımızda da kadının mücadelesi hız kesmiyor.Kadının mücadelesi var oluştan bu yana devam ediyor. Kadınlar her yerde dimdik durmaya devam ediyor. Kadınlar her yerde var olmakta , her yerde dimdik durmakta kararlı. Kadınlar biliyor ki mücadele kazandırır.
Av. Tuğba LALE
Manisa Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi