Bizi en çok yargılayan kim? 

Eşimiz, dostumuz, ailemiz,arkadaşlarımız... hangisi? 

Seçemiyoruz değil mi kimi zaman da kararsız kalıyoruz? 

Aslında en çok bizi yargılayan kişi biziz yani kendimiz. Kulağa nasıl geliyor “Yok canım daha neler, ben mi yargılayacakmışım kendimi, hem de bu yaşta?” Dur hemen önyargıyla yaklaşma gel şu öz şefkati bir konuşalım. 

Nedir bu öz şefkat? 

“Bu dünyada sadece kendimi seviyorum gerisi boş” ya da “Canım çok sıkkın gidip bir sürü alışveriş yapayım da kendime geleyim” öz şefkat böyle bir şey mi? Tabii ki hayır. Öz şefkat kendine zarar vermen değil, kendini kucaklayabilmen yani kendine şefkat göstermen. Bunu yaparken hem sözlerinle hem de davranışlarınla yapabilmedir öz şefkat.

Kendimize ne zaman iyi şeyler söylüyoruz bir düşünelim. Mesela bir telefon numarasını hatırlamayınca ne diyoruz “Ahh iyice kafam gitti, yaşlanıyorum.” ya da “Nasıl olur da unuturum eh be kızım ne kadar balık hafızalısın.” 

Nasıl, bir yerden tanıdık geliyor mu bu cümleler? İstinasız ki evet, belki de gün içinde binlerce kez tekrarlıyoruz kendimize bu cümleleri. 

Peki ya en yakınımız aynı durumu yaşasa ona da aynı cümleleri kurar mıyız? Diyelim ki bir arkadaşımız size tam telefon numarasını söyleyecek ama olur ya insanlık hali o anda unuttu ve kendisine kızmaya başladı ne deriz ona? “Evet,haklısın.Kafan iyice gitti, yaşlandın artık. Eee sen zaten hep balık hafızalısın...” böyle mi deriz? Sanmıyorum, o kadar acımasız olmayız çünkü bir telefon numarasını unutmanın çok doğal bir şey olduğunu herkesin başına geleceğini biliriz. 

Bu yargılayıcı ve etiketleyici cümleler yerine “Aman canım ne olacak unutman normal, işin başından aşıyor.” ya da “Olabilir bir anda aklından çıkmıştır, gel beraber bakalım telefon defterinden.”  Bu cümleler kulağa nasıl geliyor? Yargısız, etiketsiz ve şefkatli yani destekleyici. Beraber bakalım telefon defterine diyerek sevgimizi ve davranışımızı gösteriyoruz ya da unutmanın doğal bir şey olduğunu vurguluyoruz. Ama kendimize gelince bir o kadar sert ve acımasız oluyoruz. 

Onun yerine kendimizle dost olmayı, kendimizi kucaklamayı, iyi veya kötü anında önce kendini yargılamamayı, “Kendimle nasıl dost olabilirim ?” sorusunu akla getiriyor. 

Dr. Kristin Neff’e göre öz şefkatte 3 temel öge; 

1- Kendimize sevecen davranma
2- Paylaşımların bilincinde olma
3-Bilinçli farkındalık 

Bunları göz önüne almalıyız. Evet çok kolay bir şey değil bunları yapmak kimi zaman yarıda bırakıp tekrar başlayacağız, kimi zaman pes edeceğiz derken baştan başlayacağız. 

Çünkü alıştığımız düzen, yaşadığımız toplum içinde öz şefkate yer vermemiz kolay görünmüyor. Algımızı yenilememiz bunu kabul edip benimsemek zaman alıyor. 

Son olarak şunu da ekleyelim ki duygular, düşünceler ve davranışlar hepsi birbirini tetikliyor adeta iç içe geçmiş zincir gibi. 

Mark Twain’de o güzel sözüyle yazıyı sonlandıralım. “Şevkat öyle bir dildir ki, sağır da duyabilir, kör de görebilir.”

*******

Yağmur DÜZTAŞ kimdir?

Merhaba, 1998 İzmir doğumluyum, Akhisarlıyım. İlköğretim, ortaöğretim ve lise yıllarımı Akhisar’da tamamladım. 2016 yılında İstanbul Gelişim Üniversitesi psikoloji lisans bölümüne başladım 2020 yılında Psikolog olarak mezun oldum. Bu süreç boyunca almış olduğum eğitimlerle gönüllü olarak derneklerde ve birçok farklı hastanede çalışmalarda bulundum. 2020 yılında memleketim Akhisar’a geri  dönerek ‘’Kanser Farkındalık’’ projesinden sorumlu intern psikolog ve konuşmacı olarak farkındalık projesinde yer aldım. 

Bu köşede sizlerle buluştuğum için çok mutluyum.  Yazılarımda kimi zaman derinlere inip düşüneceğiz, kimi zaman geçmişin tozlu yollarına gideceğiz, kimi zamanda şu anda olmanın tadını yine birlikte ele alacağız. Keyifli okumalar dilerim.

 Sevgi ve saygılarımla…

İLETİŞİM BİLGİLERİ: 

MAİL: [email protected]
Instagram: https://www.instagram.com/pskyagmurduztas/
Twitter: https://twitter.com/pskyagmurduztas
Facebook: https://www.facebook.com/yagmur.duztas
Linkedin:  https://tr.linkedin.com/in/ya%C4%9Fmur-d%C3%BCzta%C5%9F-6ba313177