İlk öğretim ve Ortaöğretim okulları(ana sınıfları dahil) 2017-2018 Eğitim ve Öğretim yılını tamamladılar. Yaklaşık olarak Akhisarda 200 bin, ülkemizde ise 18 milyon öğrenci geçen cuma(8 haziran 2018) karnelerini alarak 3 ay sürecek yaz tatiline başladılar…
Haziran ayı hatta mayıs ayı başlayınca, daha doğrusu ilk bahar gelince çocuklara ve gençlere bir hâl olur. Yerlerinde duramazlar, kıpırtılar başlar, yaramazlıklar çoğalır, ders dinleme güçlükleri görülür.
Çoğumuz o sıralardan geçtiğimiz için bunları çok iyi biliriz. İşte tam bugünlere gelir karne zamanı, tatil zamanı… Çocuklar ve ergenler rahatlar, çünkü artık ders çalışma zorunluluğu kalkmış, sınav baskısı kalmamıştır…
Tatil öğrencilerimize hayırlı olsun diyelim…
***
Ortaokul ve lisede Fizik dersimize gelen Hasan Yaşar öğretmenim mayıs ayına gelindiğinde başlardı meşhur tekerlemesine “Nisan mayıs ayları, gevşer gönül yayları.”… Hemen her derse girişte bu beyiti söyler, derse öyle başlardı.
İyi bir öğretmendi Hasan Yaşar(Akhisar’dan sonra İzmir’e yerleştiğini ve vefat ettiğini öğrendim. Kendisini rahmet, hasret ve saygıyla anıyorum.)… Öğrencilerin ilgisini derste tutmayı, kendisini dinletmeyi güzel başarırdı. Bazen derse gelir, kara tahtaya tebeşirle boydan boya, cetvelle çizilmişcesine bir doğru çizerdi. Bir ip yardımıyla ya da metrelik cetvelle düz olduğunu ölçer ve şöyle seslenirdi. “Kim aynısını çizerse 10 vereceğim.” ve verirdi de. Ya da başka bir taktiği vardı. “Bu soruyu bilene 10.” Bu on numaralar not defterine muhakkak işlenirdi. Dönem notu, sene sonu notu haline geldiği bile olurdu.
Orta okuldan anımsadığım başka bir öğretmenin Orta okul birinci sınıfta Fransızca dersimize giren “Toto”(Ne yazık ki, adını ve soyadını şu anda anımsamıyorum, O’nu da rahmetle anıyorum) lakaplı öğretmenimizdi. Çok dalgında. Sınıfta yürürken arkasına toplu iğneyle kuyruklar ya da yazılı sınavlarda soruların yanıtlarını asardık anlayamazdı. bir keresinde avucuna çekirdek kabukları konmuştu ve şöyle bakıp söylenip çöp tenekesine atmıştı. Sonra hastaneye yattı, beyninde kötü huylu bir ur olduğu söylendi. Maalesef girdiği ameliyat yaşamını kurtarmaya yetmedi. Sonsuzluğa uğurladığım ilk öğretmenimdi. Daha sonraki yıllarda ona yaptıklarımızın “yaramazlık” olduğunu düşünecektim. Şimdi “yaramazlık” kelimesini “haksızlık” sözcüğüyle değiştiriyorum.
***
Ama üzerimde olağaüstü etkisi olan, bugünkü duruma gelmeme büyük katkısı bulunan, rahmetli oluncaya kadar defalarca görüştüğüm öğretmenim, Misak-ı Milli İlkokulunda beni beş yıl eğiten Leman Kabacaoğlu’dur.
Öğretmenliğinin ilk yıllarıydı. Biz de 5 yıllık ilk öğrencileriydik. Ama herşeyimizle ilgilenirdi. Annemizdi. Ablamızdı. Kardeşimizdi. Bizi değil, ailelerimizin durumunu bile izlerdi. Evde dayak yiyen öğrencilerinin ebeveynlerini çağırıp onlarla konuşurdu, yaralarımızı tımar ederdi. Öğrenme güçlüğü çeken(o zamanlar ayrı sınıfları yoktu) arkadaşımızla her gün okul saatleri dışında bir saat kadar ayrıca ders verirdi.
Müzik, elişi, tarım beden eğitimi gibi branş derslerinin eğitimini bile kendi yapardı.
Kısacası insan olmak, vatandaş olmak ne demektir? İyilik, doğruluk, güzellik nedir? Hep ilkokul öğretmenim Leman Kabacağlu’ndan öğrendim.
Sevgili öğretmenim sonsuzluğa geçeli 10 yılı buluyor. Onun cennette olduğuna inanıyorum. Rahmetle, hasretle, saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Bugünlük de bu kadar!
Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!