Dilimizde alışkanlık haline gelmiş, bütün yorgunluklarımızı, kırgınlıklarımızı ve birçok şikayetimizi ifade etmek için kullandığımız cümle ‘Hayat çok zor’. Bütün suçlu hayat. Ya da hayat insanların içinde yorulduğu bir zaman geçidi.
Hayır hayır hiçbirisi hayatı bu şekilde betimlemek için yeterli değil. Hiç güzel bir anımız yok mu? Güldüğümüz, eğlendiğimiz, mutlu olduğumuz şeyler anımsanmayacak kadar küçük mü? Bütün bunlar hayatın kötü olduğunu göstermez. Zor olan hayat değil. Zor olan insanların duruş ve davranışları. Düşüncelerle şekillenen sosyal ortamlar. Kelimeler duyguların gölgesi gibidir ne kadar gölge asıla benzese de asıl farklıdır. Gereksizce hayata yüklediğimiz bu ağırlık bir bilinmezlik yumağı gibi gün geçtikçe büyüdükçe büyür. İsteklerimize ulaşamayınca elde edemediğimiz her şey bizim için kötü gibi bir algı oluşturur. Oysa her duygu bizim ihtiyacımızı karşılamak için var. Bir bebeğin doğumu bizi nasıl mutlu eder. Yüzümüzde bir tebessüm, mutluluk cümleleri sürekli dilimizdedir. Olay karşılığı olarak duygusal bir cevaptır tebessüm etmek, güzel cümleler kurmak. Aynı şekilde bir ölüm haberi aldığımızda da duygusal bir cevap olarak üzülür ve ağlarız. Her zaman mutlu olmak ya da mutlu olmayı beklemek kısıtlı bir hayat görüşü olur. Her olayın duygusal cevabı ayrı olmalıdır. Her türlü durumda gülemeyiz veya ağlayamayız. Nasıl her sorunun cevabı ayrı ayrı veriliyorsa hayata yansıttığımız renklerinde tonları ayrı ayrı olmalıdır. Etrafımızda sarılı olan o büyük balon tabakanın içinden kurtulup biraz dışarıda olanlara önem vermeliyiz galiba. Şu zaman yarışında başkalarının hayatlarına zarar olmadan, kendi hayatımıza yönelik çalışmalar güzellikler oluşturmalıyız.
Hatırda güzel kalmak lazım, yaşantılarımızın sadece gün yüzünde kalan kısmı zor, kötü vs.. olmamış olsa, hani o küçükken bayramlarda ele dökülen kolonya gibi hatırlayınca derinden bir tebessüm bırakmak gerekli hayata…