Çarşısın da, pazarın da, derneğin de karşınıza çıkan büyük, küçük kime sorsanız ''Müslüman mısınız'' diye sizi tersleyerek ''Elbette ki Müslümanız,bu ne biçim soru'' derler. Çok az kişi ''Elhamdülillah Müslümanım''diye cevap verecektir. Bunun böyle olduğunu, Televizyon haberlerinden, Gazete manşetlerinde gördük izledik..Gizlenemez, inkar edilemez gerçeklerimiz bunlar...
Şimdi okuyucularımdan bana kızanları görür gibiyim.. Kızın ben size kızmıyorum. Çünkü sizlere, sabrı, hoş görüyü, mütevaziliğini unutturan, dereyi görmeden paçalarınızı sıvattıran bir müfredatla eğitilip, büyütüldünüz.. Okuma, araştırma, hakk ve hakikati bulma azminizi elinizde alacak, önünde ki evraklardan günde 10-15 defa sizlerin bu halini devamlı kılacak, bağışıklığınızı pekiştirecek Papağanlar var ekranlarımız da, Gazetelerimizin Manşetlerinde. Onların dedikleri, onların yazdıklarıyla yönlendirilmiş bilgiler ile adete her birimiz bir alim edasına büründük. Yalan mı, hadi bakalım şimdi de bana kızın da size hak vereyim, haklısınız diyeyim gönül rahatlığıyla.
Uzun zamandan beri bu yazımı sayfama taşısam mı, taşımasam mı diye kaygılarım vardı. Nihayet nasip bu güne imiş.Sizlerle paylaşıyorum. Bursa denildiği zaman akla,Padişah'ları, Sultan'ları, Lala'ları Alimleri, Evliyaları, Kadı'lar, Ulu Camisi, Yeşil Camisi, Emir Sultan Camisi, Bedastanları, Hanları ve Meşhur pazarları gelir akla. Ha bir de canınız çekmesin, dillere destan, ağızlara layık, İskender Kebabı vardır..
Yazın, denize tatil için iç Anadolu'muzdan gelen misafirlerimle, bedastanları, hanları, kapalı pazarları gezdik. Misafirlerim hallerinden memnundular, ancak ben aynı durum da değildim. Çünkü Bursa aynı zamanda tekstil konusunda Ülkemizin başkentidir. Aldıkları ürünlerin fiyatları, bildiğimden dolayı, çok fahiş fiyatlar da olduğu halde, geldikleri yerlere nazaran makul fiyatta gibi görünse de öyle olmadığını, toptan ve perakende fiyatlarını bildiğimden kendi kendime mahcup oldum. Neden mi? Çünkü misafirlerimi daha önceden tanıdığım esnaflara götürdüm. Gayem o ki, hem esnaf tanıdık, hemde alıcı misafirim, ikisinin de karı olsun.. Sakalı, göbeğine kadar inmiş, yetmiş küsür yaşında, her sohbetinde bilmem kaç kere Hacc'a gittiğini anlatan amca ile, aynı yaşlarda, ihramlı eşi ile pazarlığa bir başladılar ki değmeyin gitsin. ''Vallahi de, billahi de bu malı başka yerde bulamazsın, bulsan bile bu kalite de olamaz, olsa bile bu fiyata alamazsın'' diye bir yemin, bir kasem, bir ant ki, ağzım açık kalakaldım.
Misafirlerimin, benim refakatimde gittikleri esnafın dürüstlüğüne inanmaktan başka bir çareleri yok gibi, istediklerini aldılar paketletmek için kasaya gönderildi, çaylar söylendi, esnaf Hacı amca hesabını, kitabını yaptı, yanıma gelip kolumdan tuttu ve kumaş raflarının arasına doğru götürdü, elini cebine attı, çıkardığı parayı avucunun içine sıkıştırarak, ''Bu da senin yorgunluk hakkın'' diye cebime sıkıştırmaya çalışmasıyla bir anda benim nevrim döndü. Elimin tersiyle adamı geriye doğru ittim, ben böyle bir pay veresin diye getirmedim, bunlar benim misafirlerim, sende tanıdığım diye getirdim, bana reva gördüğün miktarı alınanların hesabına indirim olarak yansıt, ben bunu kabul edemem, senin yaptığın sahtekarlıktır diye tersleyerek, misafirlerimin yanına geldim, yaptıkları bütün alış-verişlerden vazgeçmelerini istediysem de muvaffak olamadım. Olan biteni anlatsam da vazgeçmediler.. Geldikleri şehirde aldıklarının fiyatları daha pahalı diye reddettiler.
Eve geldik, sinirlenmemek elde değil, bildiğim bütün duaları okudum öfkem yatışsın diye. Ne mümkün gittikçe sinirleniyorum.. Adama bak ya, Allah'ın emri, İslamın şartı diye, Kabe'ye gidip yüz süreceksin, günahlarına tövbe edip, af dileyeceksin, Hacc'ını yerine getirip Hacı olacaksın, ticaretini İslami kurallara göre yapacağın yerde, bire alıp- ona satacaksın, buda yetmezmiş gibi, birde rüşvet teklif edeceksin haram kazancından kurtulmak için mi, vicdanını rahatlatmak için mi, kıyamet günü beni de suçuna ortak etmek için mi, ne için bunu yapıyorsun be adam. Böyle düşünmekten bir hal oldum. Misafirlerim gitti. Aradan uzun bir zaman geçti öfkem dindi ve kalkıp yanına gittim bu sözde Hacı Esnafın.. Neden böyle yaptığını, bunun insanı, vicdani, ahlaki, ve dini hiç bir kurala sığmadığını, hoş olmadığını, o kazancın yalan yere yeminle mal sattığından haram olduğunu, bu tutumundan vazgeçmesi gerektiğini söylediğimde aldığım cevap beni daha da sinirlendirdi.. Bana ''Ben Vallahi, Billahi diye yemin ediyorum, içimden de aslında o kadar etmez fiyatı dedikten sonra bu kadardır fiyatı diyorum, başka esnaflar, anasının, karısının üstüne yemin ediyor onların ki helal mı o zaman'' demesin mi?
Lanet olsun Kör Şeytanın şerrine dedim ve dostluğumu, selamı mı kestim bu türlü davranan insanlardan. Hacc'a gitmekle hacı ve Müslüman olunmuyor demek ki. Hakkı, hakkaniyeti bilmedikten sonra.. Kul Hakkı ile benim karşıma gelmeyin diyen Allah'a hesap vermek vardır Ahirette ey Müslümanlar... Demedi demeyin...
Prof.Dr. İbrahim Canan Efendinin ''Peygamber Efendimiz'in Sünnetine Göre Ticaret Esasları'' konulu makalesinden alıntıyla sizlere veda ediyorum bugünlük..
Resûlüllah Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz, insanlığa müstakil bir medeniyet getirmiş, Medine'ye hicreti ile fiile geçirdiği devletinin anayasasının ikinci maddesinde Müslümanlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmettir. diyerek bu hususu tespit etmiştir. Öyle ise, medenî hayatımızın her meselesinde kendimize has bir değerimiz, bir tarzımız, bir şeklimiz olacaktır. Mü'min ve Müslüman olan herkes, daima meselelerinin İslâm'a göre olanını bilmekle, bilmiyorsa arayıp bulmak ve onu tercih etmek ve onu hayata geçirmekle mükelleftir.
Ticarî hayatımız da öyle, onun da İslâm'a göre olanı vardır, olmayanı vardır. Sadece meslek erbâbı olan tüccarlar değil, her insanın, ticaretle uzaktan yakından ilgisi söz konusudur. Alışveriş, şehirde yaşayanların, memur olanların günlük hayatlarının kaçınılmaz bir parçasını teşkil etmektedir.
Önce belirtmek isteriz ki, Resûlüllah Aleyhissalâtü vesselâm Rızk'ın onda dokuzu ticarettedir. buyurarak, (Suyûtî, elâCâmi'u'sâSağîr [Feyzu'lâ Kadîr'le birlikte], 3, 244) müntesiplerini ticarete teşvik etmiştir. Ayrıca: Emin ve (muamelelerinde) doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli, Peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlihlerle â ki âyette (Nisa, 4/69) sıratâı müstakîm ashabı olarak zikredilirlerâ beraberdir. buyurarak (Tirmizî, Büyû, 4), makbul ticaretin bir kısım şartlara bağlı olduğuna dikkat çekmiştir.