SEVDA MI KURŞUN SAY, KALBİMİ SİLAH...

Bu yazımın başlığını yazdığım bir şiirimden esinlenerek attım

Sevdamı kurşun say, kalbimi silah,
Sakın tetiğine dokunma GÜLÜM,
Sen bana, ben sana Yar etti ALLAH
Canımı canından sakınma GÜLÜM...

Neyim canımdan daha kıymetli,
Bir hayat isterim, aşk-muhabetli,
Zehiri sunsanda, aşkla şerbetli,
Öldürmez içerim çekinme GÜLÜM.

İnsan oğlu bu dünya ya bir defa gelir, ikinci kere gelme şansı nasılsa mümkün değil. O zaman aşklarını, sevdalarını, yaşanacak ne kadar güzel, can alıcı olgu varsa hepsini yaşamalı.. Amma onuruyla, şerefiyle, insanlığıyla, haysiyetiyle ve en önemlisi de Dinine yakışır bir biçimde.. Avrupa ülkelerinden esintili hayatları, dayatmaları yaşamak, kabul etmek bir yerden sonra bana göre, Türk Milleti olarak bize değildir diyorum.
         Bana ne elin Medeni Kanunu'ndan, niye benim Türk Milletimin Medeniyeti mi, Medeniliği mi yok?.  Türk Milleti'ne ait tamamı bizim, örf, adet, gelenek ve göreneklerimizden, inanç ve ibadet sistemimizden esinlerek hazırlanmış bir Medeni Kanunu'muz yok hala. Diyorsunuz ki var ya işte Türk Medeni Kanunu... Eee var onu bende biliyorum ancak o medeni Kanunun hangi maddesinde, bizim örf, adet, gelenek ve göreneklerimize, inanç ve ibadet şeklimize göre bir metin var.. 
        Kanun hazırlanmış, bir yığın yeni düzenlemeler getirilmiş, çağın gereksimlerine uygun normlar eklenmiş de, ya biz Türk Milleti olarak bu düzenlemenin neresinde varız.. Bakın Medeni Kanuna, evleniyorsun, şerefim, namusum, şanım ve vakarım diye eşler bir birine sahip çıkması gerekirken nerde var hangi maddesinde bunun aksi bir durumda cezai hüküm içeren bir madde var. Kadın kocasına, kocası karısına ihanet ediyor, Medeni Millet olmuşuz ya, boşanma sebebin de kusur belirlemekten öteye bir değeri yok ihanetin..
        İhanet edeceksin eşine, ayrılacaksın, şerefin, onurun, namusun, vakarın yerle bir olacak, neymiş efendim, tazminat ve kusur durumunda haklı taraf olacaksın.. Peki ihanetinle yuvasını yıkacaksın, eşinin ( Kadın olsun-Erkek olsun ayırt etmeden)  şerefini, onurunu, namusunu, vakarını yerle bir edeceksin, mahküm olursan tazminata üç-beş kuruş tazminat ödeyip hiç bir şey olmamış gibi, toplum içerisinde namuslu, şerefli, onurlu ve vakur insalardan bir farkın olmadan yaşayıp gideceksin.. Şimdi soruyorum, öncelikle bu kanunlarda Türk Töresini, örf, adet ve geleneklerini metinlere eklemeyen, toplum vicdanını biraz olsun rahatlatmayı kendisine sorumluluk saymayan Kanun koyucuları, aynı durumda sizler olsanız ve bu ağır yükü bir ömür boyu omuzlarınız da taşımaya mahküm edilseniz aynı duyarsızlığa devam edebilir misiniz? 
        İhanet eden eş, ister kadın- isterse erkek olsun, Mahkemesi bunun tespiti ve suçun subuta ermesi ile, ceza davası açılması için ilgili mahkemesine, mağdurun ve toplumun vicdanını rahatlatmak adına suç duyurusunda bulunabilmesini sağlayacak Türk Medeni Kanunun da olması gereken maddelerden yetki ve güç almalıdır. Tazminat için ayrıca dava açılma şartının kaldırılarak ceza davası için suç duyurusu yaptığı gibi, gördüğü dava da hükmettiği tazminatta başka, ilgili Hukuk mahkemesine dava talebinde bulunabilmelidir.
        Boşanma kararlarının kesinleşme sürecinde, gerekçeli kararında, ara kararlar ile tesis edilmiş hükümler, gerekçesiyle açıklanarak kaldırılmış ise, ara kararda olan hükmün değilde, gerekçesi açıklanmış kararda ki hükmün geçerli olmasını sağlayacak maddeler olmalıdır.. Hakların kullanımı, velayet, mülkiyet paylaşımı ve buna benzer konularda, ara kararların gerekçeli kararda kaldırılması ile üst denetim, yani temyiz sürecinde kaybeden taraf, bu hakları muvazalı bir şekilde elden çıkartmakta ve mağdur olan bu hakların geri kazanımı için ayrı dava açmak zorunda kalmaktadır.Madem mahkeme olarak, davanın ön incelemesinde sonra talepler doğrultusunda, haklı bir sebep gözeterek, hakların kullanımı, velayet ve mülkiyet paylaşımında tedbire yönlelik bir ara karar vererek taraf haklarına garantörlük görevini üstleniyorsun, o zaman nihai gerekçeli karar da davanın bütün haliyle incelenmesi sonunda tedbir kararını kaldırmaya karar verebiliyorsan, ilk ara kararında olduğu gibi, yine taraf haklarına garantörlük etme görevine devam ederek, ara kararın hükümsüz olduğuna denetim kararı beklemeden kesinlik kazandırmalısın. Bu kanunun özüne, esasına bazen ters düşsede nihayetinde birleşik ve yerleşik içtehat kararlarında böylesi verilmiş kararların yerindeliği çoğu kez üst denetim mahkemesinin oy çokluğu ile onanmıştır.
        Şayet böyle bir kesinleşmeye yönelik karar tesisinde mahkemeyi yetkili olarak addetmiyorsan, o zaman bu durumun yasalarda mağdurun mağduriyetini bir an önce engellemeye yönelik düzenleme amaçlı, şerh düşmelisin gerekçeli kararında. 
       İnsan  toplumda tek başına yaşamaya mahkum edilmemeli, eğer ceza var ise eyleminin karşılığında, sosyal hayattan ve özgürlüklerinden yoksun kalmayı da bilmelidir. O zamanda tutuklu olarak çekmelidir cezasını ve bu sürectede mutlak eğitilmelidir. Salıverildiğin de aldığı eğitimde suç yönelmemelidir. Kanunlar bu şekilde Toplumun Huzur ve Güvenini temin için düzenlenirse ve uygulama alanı bulursa Devletin Koruma ve Huzuru temin etme güçüne insanlar inanır ve suçtan uzak hayatı tercih ederler.. Yargılamaların sonunda işlenen eylem, cezasız kalmasıyla veya şartta bağlanmasıyla, suça meyilli, art niyetli insanlara pusula olacaktır
Söylenecek çok şey var aslında ama, Gönlümün Dili Olsa......